İçeriğe geç
Home » Wu Chang Jie 40. Bölüm

Wu Chang Jie 40. Bölüm

“Shizun!” diye haykırdı Zhao Wen. Xu Zhi Nan’ın o halini görünce dizlerinde derman kalmadı ve yere çöktü. Dizlerinin üzerindeyken Xu Zhi Nan’ın bedeninin olduğu yere doğru süründü, elleri titriyordu ve ona dokunmaya cesaret edemiyordu. Harlı bir şekilde yanan alevin kırmızılığı göz bebeklerine yansıyordu.

Zhong Kui, yüzündeki terleri kaba bir şekilde sildi ve arkasında birkaç utanç verici kül izi bıraktı, “Ölümsüz Lord’un nabzı neden bu kadar zayıf? Ona ruhani güç aktardım ama bu boşa kürek çekmek gibiydi.”

Eğer Zhong Kui, efsun dünyasının lideri olan bu adamın ruhani gücünün tükenmiş olduğunu kendi gözleriyle görmeseydi, buna asla inanmazdı. Sanki tüm bedenindeki güç çıkarılmış gibiydi.

Xu Zhi Nan bir gecede çok yaşlanmıştı, dudaklarında çatlaklar oluşmuştu ve yüzü kireç gibiydi. Titreyerek Zhong Kui’nin kolunu tuttu, sesi tüyler ürperticiydi, “Gerek yok…sanırım…sınırıma ulaştım…”

Xie Bi An kenarda duruyor, endişeyle Zhong Kui’nin Xu Zhi Nan’a ruhani güç aktarışını izliyordu. Fakat Zhong Kui’nin ifadesine bakılınca, bunun beyhude bir çaba olduğu anlaşılıyordu.

Fan Wu She de epey ciddi görünüyordu. Rüzgardaki bir mum kadar zayıf olan yaşlı adama baktı, Xu Zhi Nan’ın geçmişteki o güçlü zamanlarını hatırlıyordu. Kalbi karışık duygularla doluydu.

Xu Zhi Nan ölürse, bu dünyada Dage’sını hatırlayan tek kişi kendisi ve Li Bu Yu olacaktı. Bunun düşüncesi bile tiksinti duymasına sebep olmuştu.

Xu Zhi Nan’ın ölmesini istemiyordu. Bu dünyada muhteşem Zong Zi Heng’i hatırlayan tek kişi olmak istemiyordu.

Zhao Wen adeta boğuluyordu, “Shizun, bu öğrenci işe yaramaz. Seni hayal kırıklığına uğrattım.”

Zhao Wen’in duyduğu suçluluk duygusu mantıksız değildi. Xu Zhi Nan, Chunyang Sekti’nin yüz yılda bir denk gelen nadir bir dehasıydı. Daha otuz yaşındayken Shixiong unvanını almıştı. Efsun yolunda sorunsuz bir şekilde yürüyordu, ancak öğrencileri onun kadar şanslı değildi. Tüm hayatı boyunca yalnızca beş tane öğrenci kabul etmişti ama öğrencileri sekt lideri olabilecek niteliklere sahip değildi. Zhao Wen’in biraz potansiyeli vardı, yine de sekt lideri olabilmek ve böyle büyük bir sekti çekip çevirmek için oldukça gençti.

Zong Klanı’nın yıkılışının ana nedeni kardeşler arasındaki rekabetti, fakat üç yüz yıldır nitelikli bir lider çıkmaması da olabilirdi. Atalarının attığı temeli koruyamamak da pekâlâ bir klanın yıkılış sebebiydi. Ayrıca sekti koruyamayacak bir lider olmazsa, diğer sektler tarafından da hedef konumuna gelmesi kaçınılmaz olurdu.

Xu Zhi Nan bu kadar ileri bir yaştayken bile sönmeyen cennet ateşini bozmakta kararlıydı, çünkü yükselebilir ve hayatını yeniden kazanabilirdi. Ama bu iki ucu keskin bir kılıçtı; başarıya ne kadar yaklaşırsa, durumu daha da kritik olurdu. Fakat başaramazsa, çöküşünü izlemek zorunda kalacaktı.

Xu Zhi Nan başını salladı, “Zhao Wen, sen…elinden geleni yaptın. Chunyang Sekti’ni sana bırakıyorum.”

“Hayır, hayır, Shizun…Yedi Yıldızlı Lamba!” diye haykırdı Zhao Wen, “Gidip Yedi Yıldızlı Yaşamı Sürdürme Lambası’nı bulacağım!”

“Yedi Yıldızlı Yaşamı Sürdürme Lambası çalındı.” dedi Zhong Kui derin bir sesle.

Zhao Wen’in gözleri kan ve yaşla doluydu, “Cang. Yu. Sekti! Ant olsun, Chunyang Sekti bunun intikamını alacak!”

Xu Zhi Nan donuk gözleriyle Zhong Kui’ye baktı, kısık bir sesle, “Cennet Efendisi…benim bir isteğim var,” dedi ve doğrulmak için çabaladı, ancak Jiuzhou’daki en sert ve en güçlü olarak bilinen bu beden şu anda zar zor hareket edebiliyordu.

Zhong Kui eğilirken kalbinin sıkıştığını hissetti, “Lütfen söyle, Ölümsüz Lord.”

Xu Zhi Nan kendini Zhong Kui’nin kulağına doğru bastırdı ve birkaç kelime fısıldadı.

Zhong Kui’nin gözleri fal taşı gibi açıldı ve ifadesi değişti.

Xu Zhi Nan elini göğsüne koydu ve şiddetle iki kez öksürdü. Ağzından ve burnundan kan sızarken, bedeni şiddetle sarsılıyordu.

“Shizun!”

“Sekt Lideri Shizun!”

Xu Zhi Nan, Zhong Kui’nin eline sarıldı, göz alıcı bir ışığa bakıyormuş gibi gözleri kocaman açıldı, “İmparator Kong Hua…o…”

Bu kelimeleri duyunca Fan Wu She, kendisine yıldırım çarpmış gibi hissetti.

Efsun dünyasının son imparatoru, İmparator Kong Hua- Zong Zi Heng.

Daming, Wuji Sarayı, Qinghui Köşkü

“Gerçekten mi?” dedi Zong Zi Heng, şaşkınlıkla elindeki çayı masaya bıraktı. Aniden ellerini ve ayaklarını nereye koyacağını bilemez bir hale gelmişti.

Shen Shi Yao elindeki yelpazeyle ağzını kapattı ama gözleri gülümsüyordu, “Gerçekten, İmparator az önce bana kararnamenin henüz yayınlanmadığını, ancak çoktan karar verildiğini söyledi.”

Zong Zi Heng ayağa kalktı ve çaresizce gözlerini kırptı, “Çok teşekkürler anne.”

“Bana ne için teşekkür ediyorsun ki? Kendine teşekkür etmelisin.”

“Bu oğul anlamıyor.”

“Üç yıl önce kinci ruhun kimliğini araştırmak için Jiaolong Meclisi’ni kaçırdın. Bu üç yılda anne ve oğul olarak çok acı çektik, kalbimde bunun haksızlık hissettim ama…” dedi Shen Shi Yao neşeyle, “Bunun aslında bir lütuf olduğunu kim bilebilirdi ki? Kinci ruh aslında Huaying Sekti’nin liderinin muhafızıydı. Özel olarak klanımıza gelip teşekkür etme zahmetinde bulundular. Jiaolong Meclisi’ni kaçırdığın için baban sana kızgın olsa da, bu zor yolu seçip insanlara yardım ettiğin için seninle gurur duymuştu. Fakat dün Huaying Sekti’nin lideri kızını evlendirmek için bir haberci gönderdi.”

Ardından daha da heyecanlandı, “Heng Er, bu harika bir evlilik.”

Zong Zi Heng’in kafası karışmıştı, “Huaying Sekti’nin liderinin kızı güzelliğiyle nam salmış biri. Çok fazla kişinin onunla evlenmek istediğini duymuştum. Evlilik meselesi, benimle mi ilgili?”

“Elbette, o muhafız Huaying Sekti liderine ve onun ailesine çok yakındı. Bu kinci ruh meselesi yüzünden senden övgüyle bahsediyorlarmış.” dedi Shen Shi Yao gülümseyerek, “Ayrıca Huaying Sekti çok ünlü bir sekt olsa da, benim oğlum da İmparator Zong’un en büyük ve en yetenekli oğlu. Bu yüzden tam olarak birbirinize layıksınız.”

Zong Zi Heng kalbinden şöyle düşünüyordu: Herkes en büyük oğlun zayıf ve sevilmeyen biri olduğunu biliyor. Huaying Sekti ölümsüz bir sekt olmasa da oldukça ünlü. Gelecekteki İmparator Zong’un kraliçesinin kendi kızları olması karlı bir anlaşma olsa da, beni gerçekten övüyor olmaları şaşırtıcı.

“Harika, harika.” dedi Shen Shi Yao, ağzı kulaklarına varıyordu. Eğer oğlu Huaying Sekti’nin kızıyla evlenirse iki sekt arasındaki bağları güçlendirmiş olacaklardı. Böyle bir kayınpederi olduktan sonra, artık kimsenin onları desteklemediği konusunda endişelenmek zorunda kalırlar mıydı?

Heyecanla devam etti, “Heng Er, bu evliliğe değer vermelisin. Ben de İmparator’u evliliğini mümkün olan en kısa sürede ilan etmeye ve düğün için uğurlu bir gün seçmeye teşvik edeceğim.”

Zong Zi Heng kalbinde ne hissettiğini bilemiyordu, hiç tanışmadığı biriyle evleniyor olmak onu mutlu etmek yerine biraz endişelendiriyordu. İtaatkar bir tavırla başını salladı, “Bu oğul annesini dinleyecek.”

Kapının dışında ani bir ayak sesi duyuldu ve bir figür rüzgar gibi odanın içine daldı.

“Xiao Jiu, böyle koşuşturma. Sana kaç kere söyledim!?” dedi Zong Zi Heng, ziyaretçinin kim olduğunu öğrenmek için kapıya bakmasına gerek yoktu.

Ergenlik döneminde olan bir genç gergin bir ifadeyle koştu. O kadar yakışıklıydı ki, yalnızca yüzüyle bütün bir kalabalığı büyüleyebilirdi.

“Dage…” dedi Zong Zi Xiao ve Shen Shi Yao’yu görünce ona da üstünkörü bir selam verdi, “Cariye Shen.”

“Siz ikiniz beraber vakit geçirin.” dedi Shen Shi Yao, ayağa kalktı ve mütevazı bir şekilde dışarı çıktı. Zong Zi Xiao büyüdükçe yetenekleri de şaşırşıtıcı bir hal alıyordu. Ona karşı tutumu, çocukluğundaki kadar samimi değildi.

Shen Shi Yao gittikten sonra Zong Zi Xiao endişeyle seslendi, “Dage, babamın seni evlendireceğini duydum. Bu doğru mu?”

“Tam da annem bu konudan bahsediyordu.” dedi Zong Zi Heng gülerek, “Doğru. Huaying Sekti’nin liderinin kızıyla, ben…”

“Evlenemezsin!” diye bağırdı Zong Zi Xiao.

Zong Zi Heng şaşırmıştı, elindeki çay neredeyse üzerine dökülüyordu. Şaşkınlıkla “Neden?” diye sordu.

Zong Zi Xiao öfkeyle dudağını ısırdı, “Neden evlenmek istiyorsun? Şu anda gayet iyi değil miyiz? Neden evlenmen gerekiyor ki?!”

Zong Zi Heng dayanamayıp güldü, “‘Neden’ diye bir şey yok. Çoğu insan evlenmek istemiyor mu?”

“Ama hayatı boyunca evlenmeyen insanlar da var.”

“Kendini Taoizme adamış olanlar, dünyasal şeyleri sıkıcı ve gereksiz bulabilirler. Fakat bu, bütün ömrümüzü etkileyecek bir karar ve buna yalnızca annem ve babam karar verebilir.

Zong Zi Xiao burnundan soluyordu, “Sen sadece evlenmeyi ve bir karın olmasını istiyorsun! Sen…nasıl bu kadar alçalabilirsin?!”

Dilinden çıkardığı “tsk” sesiyle beraber Zong Zi Heng kaşlarını çattı, “Xiao Jiu, artık büyüdün. Dage’nla eskisi gibi, çocukça konuşamazsın. Böyle kaba olmaya devam edersen seni cezalandıracağım.”

“Hala beni cezalandırmak mı istiyorsun?” dedi Zong Zi Xiao, o kadar öfkelenmişti ki neredeyse ağlayacaktı, “Evlenip beni geride bırakacaksın. Bir de üstüne cezalandıracak mısın?”

Onun dolan gözlerini görünce Zong Zi Heng’in kalbi yumuşadı. Zong Zi Xiao’yu yanına çekti ve çocukluğunda yaptığı gibi kucağına oturttu, “Bu saçma düşünceleri nereden edindin? Evlendikten sonra neden seninle ilgilenmeyi bırakayım ki? Sen benim küçük kardeşimsin, seni nasıl umursamam?”

“Evlendiğinde kendi evin olacak. Karınla ​​kalman ve daha sonra çocuk yapman gerekecek. Peki ya ben? Ya ben?!”

Zong Zi Heng onun bu tepkilerinden dolayı çok eğleniyordu. Zong Zi Xiao’nun tombiş yanaklarını çimdikledi, “Ağlayacak mısın? Şu arsız adama da bak, Dage’sı tarafından azarlandıktan sonra gözyaşı döküyor.”

Zong Zi Xiao Dage’sının elini açarak dokundu, “Küçüklüğümden beri hep benimleydin. En çok benimle zaman geçiriyorsun. Başkalarına böyle davranamazsın.”

Zong Zi Heng, Zong Zi Xiao’nun başını okşadı ve yumuşak bir sesle yanıt verdi, “Xiao Jiu, Dage’yla beraber büyümüş olsan da, ömrün boyunca benimle beraber olamazsın. Hiçkimse bir başkasıyla sonsuza dek kalamaz. Sen de büyüdüğünde evlenmek ve çocuk sahibi olmak zorunda kalacaksın. Ama biz kardeşiz, hep kardeş olacağız. Seni yalnız bırakmayacağım.”

Zong Zi Xiao panikle başını salladı ve yalvarmaya başladı, “Dage, evlenme. Sana yalvarıyorum. Sakın evlenme. Sonsuza kadar birlikte kalamaz mıyız? Başkasıyla olmanı istemiyorum.”

Cahil genç, bu korkunun gerçek anlamını henüz anlayamamıştı. Sadece Dage’sını kimseyle paylaşmak istemediğini biliyordu. Küçüklüğünden bu yana, ondan ayrılmaya hiçbir zaman istekli değildi. Yabancı birinin Dage’sını ondan çalacağı düşüncesi, daha onunla tanışmadan önce bile nefret etmesine sebep oluyordu.

“Tabii ki her zaman birlikte olacağız. Gelecekte Daming’de yaşamıyor olsam bile, gelip Dage ile beraber yaşayabilirsin. Ne kadar istersen kalabilirsin, böylelikle ayrılmayız.”

“Hayır, aynı şey değil. Evlenemezsin, bir karın olmasını istemiyorum.” dedi Zong Zi Xiao, Zong Zi Heng’in kolunu tuttu ve salladı.

Zong Zi Heng rahatsız olmamıştı, Zong Zi Xiao’yu sabırla ikna etmeye çalışırken gözyaşlarını siliyordu.

“Umurumda değil. Evlenmene izin veremem. Kesinlikle evlenmeyeceksin! Nasıl birdenbire bir karın olabilir ki?!”

“Nasıl aceleyle evlenebilirim? Henüz daha erken. Xiao Jiu, Xiao Jiu, Dage’nı dinle.” dedi Zong Zi Heng, “Önümüzdeki yıl Jiaolong Meclisi’ne katılacaksın. Babam şu anda bu meseleyi düşünüyor. Başka şeylerin dikkatini dağıtmasına izin veremeyiz, bu yüzden Dage o zamana kadar evlenmeyecek. Sakinleşmeli ve sıkı çalışmalısın. Unutma, Gelecek yıl Jiaolong Meclisi’ni kazanacağına ve Shen Nong Kazanı tarafından arındırılmış bir kılıca sahip olacağına söz vermiştin.”

Zong Zi Xiao dudaklarını ısırdı ve kederle Zong Zi Heng’e baktı.

“Bu arada Huaying Sekti’nin liderinin kızı da Jiaolong Meclisi’nde olacak. Hem güzel hem de çok yetenekli olduğunu duydum. Belki de görünce ona kanın ısınır…”

“Asla!” diye öfkeyle haykırdı Zong Zi Xiao ve Zong Zi Heng’in kucağından aşağı atladı, “Ondan nefret ediyorum, senden de nefret ediyorum, hepinizden nefret ediyorum!”

Ardından oradan kaçtı.

“Sen…” dedi Zong Zi Heng peşinden gitmek için birkaç adım attı ama sonra vazgeçti. Çaresizce başını iki yana salladı. Bu çocuk gerçekten de fazla şımarık görünüyordu. Yalnızca on iki yaşında olmasına rağmen kaba ve kibirliydi. Xiao Jiu’yu kendisinin mi bu kadar şımartmış olduğunu düşünmeden edemiyordu.

Jiaolong Meclisi’ne birkaç ay kalmıştı. Sadece bu meselenin onu etkilememesini umut ediyordu.

SQC’nin notu: Şimdi biri on dokuz, diğeri on iki yaşında, bu yüzden onlar ayrılana kadar yazmaya devam edeceğim.


ÇN: Umarım herkes acı, ihanet ve zulme hazırdır 🎈 Geçmiş bizi epey zorlayacak…

5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x