İçeriğe geç
Home » Wu Chang Jie 51. Bölüm

Wu Chang Jie 51. Bölüm

Kalabalık, Xu Zhi Nan ile beraber giderek rehineleri değiş tokuş etmeye gönüllü olan Chunyang Sekti öğrencisini görünce afallayıp kaldı.

Chen Xing Yong’un kıyafetlerini kuşanmış ve onun tacını takmıştı, saçlarına dağınık bir görünüm vererek gerçeğine daha da benzemişti. Zaten başlangıçta da Chen Xing Yong’u biraz andırıyordu, uzun ve güçlü görünen bedeni yalnızca ortalama birinin boyutlarına gelmişti. Hatta yüz hatları bile kadınsı bir görünüme bürünmüştü. İlk bakışta Chen Xing Yong’un tıpkı kendisine benziyordu.

Aslında detaylı incelendiğinde iki farklı kişi oldukları anlaşılabilirdi fakat; kıyafetleri ve dağınık saçları, loş ışık altındayken aynı gibi görünmeleri için yeterliydi.

“Chunyang Sekti’nin Kemik Küçültme Tekniği gerçekten de çok etkileyici,” dedi Zong Zi Heng ve o öğrenciye merak dolu gözlerle baktı. Kısa bir an bakıldığında, aradaki farkı anlamak epey güçtü.

Xu Zhi Nan söze girdi, “Tıpkısının aynısı olamaz, ayrıca çok uzun süre de dayanamaz. Ama yine de insanları kandırmak için yeterli.”

“Karşı tarafı kandırmak kesinlikle mümkün. Xu Dage, diğer tarafta kaç kişi olursa olsun, Shidi’ni kurtarır kurtarmaz hemen geri çekilmek zorundayız.”

Kurtarma planının tüm hazırlıkları tamamlanmıştı. Xu Zhi Nan, Shidi’sinin karşılığında Chen Xing Yong’un kılığına girmiş olan öğrencisini verecekti ve işaret verdiği anda şehrin dışında bekleyenler onu kurtarmaya geleceklerdi.

Her şey yolunda giderse, sadece öğrenciyi kurtarmakla kalmayacaklar, gizemli adamın kimliğini de öğreneceklerdi.

“Endişelenmeyin, doğal davranacağım.”

Xu Zhi Nan ve öğrencisini, Dayang Yamacı’ndan yalnızca beş kilometre uzakta olan ve bir kılıç uçuşuyla kolayca ulaşılabilen şehrin eteklerine gönderdiler.

Xu Zhi Nan’ın Zong Zi Heng’e iyi bir kılıç verdiğini öğrendikten sonra Zong Zi Xiao’nun aklı biraz karışmıştı.

Jun Lan’ı okşadı, “İyi bir kılıçmış, gerçekten de cömert bir adam.”

“Mn, Xu Dage çok cömert ve dürüst. Onun önderliğiyle beraber Chunyang Sekti çok fazla gelişecektir.”

Zong Zi Xiao, Jun Lan’ı nazikçe kınına geri koydu ve ardından Zong Zi Heng’e baktı, “Dage…babamı suçluyor musun?”

Zong Zi Heng biraz şaşırmıştı. İki kardeş daha öncesinde bu tür meseleleri hiç konuşmamıştı. Zong Zi Xiao küçükken bile, babasının Dage’sı ile kendisine farklı davrandığının belli belirsiz bir şekilde farkındaydı. Bazen bazı cümleler vardı, nasıl başlayacağını ya da nasıl bitireceğini bilemiyordu.

“Babamın Dage’ma iyi davranmadığını biliyorum, ben…” dedi Zong Zi Xiao kaşlarını çattı, gerçekten de kelimeler arasında sıkışıp kalmıştı.

Zong Zi Heng yumuşak bir şekilde yanıt verdi, “Baba aslında Dage’ya kötü davranmıyor. Dage en büyük oğul olduğu için yetiştirirken daha katı davranması gerekiyor.”

Çok sevdiği küçük kardeşine İmparatorun aslında ona hiç iyi davranmadığını, İmparatoriçenin ise nefret ettiğini ve Wuliang Sekti’ni arkasına aldığını nasıl söyleyebilirdi ki?

Belki de kardeşi çok uzun zaman önce her şeyi kendiliğinden idrak etmişti. Fakat Zong Zi Heng’in omuzlarında sadakatin ve iyi bir evlat olmanın yükü vardı, yapabileceği tek şey kaderine razı gelmekti.

Zong Zi Xiao bir şey söylemek istiyormuş da söyleyemiyormuş gibi görünüyordu.

“Ayrıca, babam bana iyi bir kılıç vermek istemiyor değil. Üç yıl önce Jiaolong Toplantı’sında bir kılıcım olabilirdi ama ne yazık ki katılamadım,” dedi Zong Zi Heng ve Zong Zi Xiao’nun başını okşadı, “Xiao Jiu’muz Shen Dong Kazanı’nda dövülecek o değerli kılıcı kaçırmamalı.”

Zong Zi Xiao ciddiyetle ve kesinlikle cevapladı, “Dage, benim olan her şey senindir. Gelecekte de neye sahip olursak olalım aramızda senin-benim ayrımı olmayacak. Kılıcımı istersen, onu sana vermeye hazırım.”

Zong Zi Heng güldü, “Pekala, o ilahi kılıcı aldığın zaman Dage’na kılıç dansı için ödünç verebilirsin.”

Chunyang Sekti’nden bir öğrenci başını kaldırdı ve endişeyle Dayang Yamacı’nın olduğu yöne baktı, “Neden uzun süredir hiç haber yok? Da Shixiong acaba Cheng Shixiong’u görebilmiş midir?”

“Evet, neredeyse bir saat oldu.”

“Da Shixiong çok güçlü, eminim her şey yolundadır.”

Zong Zi Heng de endişeliydi. Sahte Chen Xing Yong işleri berbat etse bile bu, gizemli adamın sözünü tutmayacağı ve Cheng Yan Zhi’yi getirmeyeceği anlamına gelmiyordu. Chen Xing Yong’un gerçek olmadığı fark edilirse durum tehlikeli bir hal alırdı ve bununla başa çıkabilecek tek kişi de Xu Zhi Nan’dı.

Qi Meng Sheng de söze girdi, “Beş dakika daha bekleyelim. Eğer Xu Zhen Ren’den haber gelmezse oraya gidelim.”

“Pekala.”

Sözler ağzından çıkar çıkmaz uzaktan yüksek bir patlama sesi duyuldu ve mürekkep lekesini andıran gökyüzünün ortasında birden bir alev patlaması oldu, yeryüzü sarsılmaya başladı.

Xu Zhi Nan’ın işaret fişeğini ateşlemesini bekliyorlardı fakat bu onların hiç beklemediği bir şeydi; bir patlama!

Zong kardeşler kılıçlarını çektiler.

Efsuncuların havada uçmasına yardımcı olan en basit yöntem büyülü silahlarını kullanmaktı. Cangyu Sekti buz ile çalışırdı; bu yüzden buzdan bir yol yaparak uçuyorlardı. Chunyang Sekti ise bedenini geliştirirdi; onlar doğrudan uçuyordu.

Hepsi inanılmaz derecede hızlıydı fakat yine de zamanında yetişememişlerdi.

Dayang Yamacı’nda devasa bir çukur oluşmuştu ve kuşbakışı bakıldığında sanki büyük bir kürekle kazılmış gibiydi. Yerlerde dört bir yana düşen uzuvlarla beraber sayısız insan yatıyordu. Kan ve çamur birbirine karışmış, her yer kırmızıya ve siyaha boyanmıştı.

Havaya bir yanık kokusu yayıldı.

“Bu Yıldırım Taşı!” diye bağırdı Qi Meng Sheng.

“Da Shixiong!”

Zong Zi Heng yere iner inmez diğerleriyle birlikte Xu Zhi Nan’a doğru koştu.

Xu Zhi Nan’ın bedeni çamurla kaplanmıştı, sağ kolu patlamayla beraber havaya uçmuştu. Yüzünden kanlar akıyordu ve hala kalan tek koluyla beraber Cheng Yan Zhi’yi bulmak için yerde sürünüyordu. Onun yakınlarda olup olmadığını dahi bilmiyordu.

Bu manzara insanda öfke ve üzüntü hissi uyandırıyordu.

“Xu Dage!” diye haykırdı Zong Zi Heng ve Xu Zhi Nan’a doğru koştu. Onu tutarak deli gibi ruhani güç aktarmaya çalıştı, kalbi öfkeyle dolup taşıyordu.

“Ben…Benim Shidi’m,” dedi Xu Zhi Nan titreyen sesiyle, “Ben iyiyim. Gidip, Yan Zhi’yi bul…”

Zong Zi Heng aceleyle yanıtladı, “Hiçbir şey söyleme, sadece kalbini koru.”

“Cheng Shixiong, Cheng Shixiong hala hayatta! Ama…”

Xu Zhi Nan bu sözleri duyduktan sonra gözlerini kapattı ve bilincini yitirdi.

Zong Zi Xiao hızla arkasına döndü, “Olamaz, bu insanların hiçbiri o gizemli adama benzemiyor. Nerede o?”

Qi Meng Sheng iki iksir çıkardı, onları sırasıyla Xu Zhi Nan ve Cheng Yan Zhi’ye içirdi. Derin bir sesle konuşmaya başladı, “Önce insanları kurtarın ve şehre geri götürün. Diri ya da ölü kim varsa geri getirin, tek bir kişinin bile kaçmasına izin vermeyin.”

“Shije, doğruladık. O sahiden de Yıldırım Taşı’ydı.”

Yıldırım Taşı bir tür patlayıcıydı. Yongliang’da barut ve ateşli silah yapımında uzmanlaşmış bir sekt tarafından formüle edilmiş bir şeydi ve sıradan patlayıcılara göre çok daha güçlüydü. Eğer orada bulunanlar Chunyang Sekti mensupları olmasaydı, böylesine büyük bir patlama sıradan insanların parçalara ayrılmasına neden olurdu. Ne yazık ki, Chen Xing Yong’un kılığına giren öğrenciler gibi olanlar hayatta kalamamıştı. Ve düşmanlarının bedenleri de orada değildi.

Qi Meng Sheng güzel gözlerini kıstı, “Merkez Ovalar’da Yıldırım Taşı nadiren görülür. Bu mesele Yongliang ile ilgili olabilir mi?”

Yıldırım Taşı ne kadar güçlü olursa olsun bu, alışılmadık bir yöntemdi ve Merkez Ovalar’daki sektler kullanmaya çekiniyorlardı.

Zong Zi Heng yanıt verdi, “Merkez Ovalar’da Yıldırım Taşı’nın kullanılması gerçekten de çok nadir bir durumdur. Fakat çok sayıda insanın gizlice satın aldığını duymuştum. Bazı ölümsüz sektler itibarları konusunda endişe duyduğu için bunu insanlara söylemiyor.”

“Öyleyse, Yıldırım Taşı’nı kimin kullandığını bulmak çok zor olacak.”

“Uçan Tüy Elçisi, uzuvlar bir araya getirilirse sahip olduğu kişi bulunabilir mi?” dedi Chunyang Sekti’nin öğrencilerinden biri, ses tonu kederle doluydu, “Da Shixiong ve Cheng Shixiong çok ağır yaralandı, Wang Shidi öldürüldü. Bu meselenin peşi bırakılmamalıdır!”

Qi Meng Sheng cevap verdi, “Parçalar birleştirildi fakat hiçbiri kullanıcının bedenine aitmiş gibi görünmüyor.”

“Ne?”

Zong Zi Xiao araya girdi, “Manzarayı ben de gördüm. Cheng Yan Zhi gibi yüksek rütbeli bir efsuncuyu yakalayan kişi de üst düzey olmalı. Bu tür bir patlama ile bedeninin parçalara ayrılması mümkün değil.”

Zong Zi Heng afallamıştı, “Ama Yıldırım Taşı yakın mesafeden kullanıldı hatta Xu Dage da yaralandı. O gizemli kişinin kaçamamış olması gerekiyordu. Kim Chunyang Sekti kıdemlisinden daha hızlı olabilir ki?”

“Bu nokta gerçekten de kafa karıştırıcı.” dedi Qi Meng Sheng.

“Da Shixiong kendine geldi!”

Bu sözler üzerine kalabalık Xu Zhi Nan’ı görmeye gitti.

Ardından en yakın kasabaya gidip bir doktor bulmak üzere oradan ayrıldılar. Xu Zhi Nan ölümcül bir yara almamıştı, altın özü hasar görmediği için kopan uzuvlarını yenileyebiliyordu. Fakat Cheng Yan Zhi o kadar güçlü değildi, son nefesini vermek üzereydi ve her an ölebilirdi.

Ama en korkutucu şey ise, Cheng Yan Zhi’nin altın özünün çalınmış olmasıydı. Xu Zhi Nan kendisine gelmişti ancak ona bu kötü haberi nasıl vereceklerini bilmiyorlardı.

Nedense Xu Zhi Nan alışılmadık bir şekilde sakin davranmıştı. Yüzü kireç gibi olmasaydı, yalnızca bir rüyadan uyanmış gibi görünebilirdi. Ama şu anki görünüşü daha üzücü ve daha kasvetliydi.

“Wang Shidi kurtarılamadı.” dedi Xu Zhi Nan yumuşak bir sesle.

Chunyang Sekti öğrencileri usulca ağlamaya başladı.

“Yan Zhi’nin altın özü çalındı.”

“Nereden biliyorsun?” diye sordu Qi Meng Sheng şaşkın bir şekilde.

“Kendi gözlerimle şahit oldum.” dedi Xu Zhi Nan, gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Bakışları dondurucu derecede soğuktu, “Patlamadan sonra o adamın Yan Zhi’nin altın özünü çaldığını gördüm. Benimkini de çıkarmaya gelecekti fakat siz gelince kaçtı.”

“Kaçtı mı?” dedi Zong Zi Xiao, gözleri kocaman açılmıştı, “Yıldırım Taşı’nı kullanan kişi o olmayabilir mi? Ya da öyle güçlü biriydi ki, hafifçe yaralanıp oradan uzaklaştı.”

Böyle bir patlamaya ve menzilinin yakın olmasına rağmen yara almadan kaçabilecek tek kişi muhtemelen büyük bir sektin lideri olabilirdi.

“Hayır, hiç yaralanmamıştı ve hayattaydı.” dedi Xu Zhi Nan, dudakları hafifçe titredi.

“İmkansız,” dedi Qi Meng Sheng, “Mevcut ölümsüz dünyasında bilinen en güçlü kişi Chunyang Sekti’nin Lideri Ölümsüz Lord’dur…”

Birden ağzından kaçırmıştı ve sonrasında Chunyang Sekti mensuplarıyla dolu olan bir odada bunu dile getirmenin oldukça uygunsuz olduğunu fark etti.

Ama Xu Zhi Nan onun yerine cümlesini bitirdi, “Yine de böyle bir patlamadan sonra Shizun’um bile yara almadan kurtulamaz.”

“Bu dünyada gerçekten de bunu yapabilecek biri var mı?” diye sordu Zong Zi Heng, beti benzi atmıştı, “Buna inanmıyorum. Eğer böyle bir insan varsa nasıl Chen Xing Yong ile işbirliği içinde olabilir ki? İnsanların altın özünü çalmasına gerek var mı?”

“Ekselansları’nın söylediği şeyler çok doğru,” dedi Qi Meng Sheng, “Başka bir olasılık da kendisini koruyacak bir büyülü silaha sahip olması. Örneğin, Gong Shu Ju’yu kullanan biri bu patlamadan kaçabilir.”

“Ama Gong Shu Ju benim qiankun kesemde.” dedi Xu Zhi Nan.

“Xu Dage, neler olduğunu bize tüm detayıyla anlat. Chen Xing Yong’u yakalamış olsak da bu mesele henüz kapanmadı. Tüm bunların arkasındaki kişinin kim olduğunu öğrenmeliyiz.”

Xu Zhi Nan iç çekti ve kaşlarının arasında acılı bir bakış belirdi, “Wang Shidi’yi Dayang Yamacı’na götürdüm. O gizemli adam birkaç astı ve Yan Zhi ile oradaydı. Her şeyin yolunda gideceğini düşünmüştüm.

Gizemli adamla kibarca konuşmaya çalıştım ama o çok katıydı. Karşılıklı bir savaşa girmedik bu nedenle gücünün seviyesini tahmin etmem imkansızdı. Bir süre sonra rehineleri değiş tokuş etmeyi teklif etti. Plana bağlı olarak Yan Zhi’yi aldıktan sonra Wang Shidi gizemli adama saldıracaktı. Ben işaret fişeğini patlatıp size haber verecektim ve siz geldiğinizde hepsini öldürecektik. Fakat onun derdi Chen Xing Yong’u geri almak değildi, Chen Xing Yong’u bizimle beraber yok etmek istiyordu.

Böylece, bize yaklaştığında Yıldırım Taşı’nı patlattı. Yalnızca kendimi ve Yan Zhi’yi korumak için zamanım vardı. Wang Shidi ona çok yakındı, bu yüzden o…” dedi Xu Zhi Nan, cümlenin sonuna doğru sesi kısılmıştı.


ÇN: İşler giderek karışıyor, benim bir tahminim var bu kişiyle ilgili ama…

5 1 vote
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

You cannot copy content of this page

0
Would love your thoughts, please comment.x