Kışın yağan kar erimiş, nihayet Jiuzhou’ya bahar gelmişti.
Halk ilkbaharda tarlaları sürmekle ve iyi bir yılı sabırsızlıkla beklemekle meşgulken, ölümsüz efsun dünyası Jiaolong Meclisi için hazırlanmakla meşguldü. Herkes kendi oğlunun, torununun ya da öğrencisinin akranları arasında yeteneğiyle öne çıkmasını ve ihtişamla parlayıp ailesine itibar kazandırmasını umut ediyordu.
Dört yılda bir yapılan Jiaolong Meclisi, ölümsüz efsun dünyasındaki en önemli olaydı. Tam da söylenildiği gibi, ölümsüz efsun dünyasına hükmedebilen kahramanlar bu gençlerin arasından çıkardı. Her sekt kendi mensubu olan gençleri burada sergileyerek ve diğer sektlerin gençlerini de dikkate alarak, gelecekte nasıl bir değişim olacağını tahmin etmeye çalışırdı.
Aynı zamanda Jiaolong Meclisi, yönetimdekilerin bir araya geldiği bir toplantıydı. Burada pek çok önemli konu tartışılır, evlilikler belirlenir, toprak alışverişi yapılırdı.
Jiaolong Meclisi’nde, yalnızca on iki ila on sekiz yaş arasındaki genç kızların ve erkek çocukların yarışmaya katılmasına izin verilirdi. Henüz yetişkinliğe ulaşmamış olanlar, sadece izlemek için oraya giderlerdi. Sonuçta efsunculukta bir yaş bile çok fazla bir yetenek farkı oluşturuyordu. Eğer çok genç biri kazanırsa, yüzlerce yıl boyunca ender olarak görünen bir itibar ve şan kazanırdı.
Bu nedenden ötürü Zong Zi Xiao on üç yaşındayken kazanacağını söylediğinde gülerek dinlemişlerdi, ondan böyle bir beklentileri yoktu.
Bu yılki Jiaolong Meclisi planlandığı gibi yapılmıştı, ancak bazı değişiklikler olmuştu.
Jiaolong Meclisi her sekt tarafından sırayla düzenlenirdi. Bu yıl sıra Wuyun Sekti’ndeydi fakat Wuyun Sekti’nin lideri ansızın vefat etti ve yerine yeni bir lider atamak için de yeterli zaman yoktu. Aslında uzun yıllardan beri ilk öğrencisini liderlik için yetiştiriyordu. Yine de onun böyle bir seçim yapmasına izin verilmemişti, Kıdemli Yan Shu ve diğerleri onu sekt lideri olarak kabul etmiyordu. Böylece liderlik için Wuyun Sekti mensupları arasında bir çatışma çıkmıştı.
En nihayetinde o öğrenci sektten kovuldu ve Yan Shu, Wuyun Sekti’nin yeni lideri oldu.
Haber yayıldığında ölümsüz sekt dünyasında büyük bir yankı uyandırdı. Wuyun Sekti’nin içsel çekişmelerine diğer sektler müdahil olamazlardı. Ancak yeryüzündeki tüm sektlerin hükümdarı İmparator Zong’du ve sekt lideri atamaları onun onayından geçmek zorundaydı. Aksi takdirde, liderliği geçerli sayılmazdı.
Bu süre zarfında, ölümsüz efsun dünyası Wuyun Sekti’nin çatışmalarının nasıl sona ereceğini görmek için bekliyordu. Fakat şaşırtıcı bir şekilde Yan Shu, sekt liderliği için İmparator Ning Hua’yı ikna etmeyi başarmış ve onayı almıştı.
Bu içsel çatışma, İmparator Ning Hua’nın Jiaolong Meclisi’nin yerini değiştirmesine ve yarışmayı Daming’de düzenlemeye yöneltmişti. Çünkü Jiaolong Meclisi’ni Wuyun Sekti’nde düzenlemek, henüz çözülmemiş olan anlaşmazlıklar nedeniyle uygun değildi.
Wuyun Sekti’nin lider değişikliği haberini aldığında, Zong Zi Heng’i birkaç gün uyku tutmadı. Xu Zhi Nan ve Qi Meng Sheng’in de aynı derecede endişeli olduğunu biliyordu.
Yan Shu’nun Wuji Sarayı’na geldiği gün, Zong Zi Heng ve Zong Zi Xiao sessizce bu adamı görmeye gittiler. Tek bir bakışla bile, hırslı kişiliği yüzünden okunuyordu. Chen Xing Yong’un arkasındaki gizemli kişinin o olduğu neredeyse kesindi. Fakat artık daha yüksek bir konumdaydı, eğer olan biteni ortaya çıkarırlarsa çok daha büyük bir fırtına kopacaktı. Bir girdabın ortasına düşmüşlerdi, peki bundan nasıl çıkacaklardı?
—
Duydukları endişeye rağmen, Jiaolong Meclisi sonunda gelip çatmıştı.
Kısa bir süre içinde, çok sayıda efsuncu Daming Şehri’ne geldi. Her türden kadın ve erkek kahraman gelmişti, şehirde bulunan esnafın satışları patlamıştı.
Zong Zi Heng ve küçük kardeşleri büyük sektlerden gelen önemli konuklarını karşılamak için görevlendirilmişlerdi. Zong Zi Heng, Chunyang Sekti’ni karşılayacaktı.
Yan Şehri’nden ayrılmalarının üzerinden yarım yıldan fazla bir zaman geçmişti ve Xu Zhi Nan’ın yaraları neredeyse tamamen iyileşmişti. Artık o zamanki gibi güçsüz değildi, eski güçlü ve rahat haline geri dönmüştü.
Etrafta kimse yokken Zong Zi Heng hemen sordu, “Xu Dage, bir süre önce Cheng Zhen Ren’in…”
Xu Zhi Nan başını salladı, “Yan Zhi gerçekten de hala hayatta.”
Zong Zi Heng rahatlasa mı yoksa daha çok mu endişelense bilemiyordu, yalnızca iç çekti. Kısa bir zaman önce Jianghu’da Cheng Yan Zhi’nin Chen Xing Yong tarafından ağır yaralandığı, bir süre sonra da öldüğü haberi yayılmıştı. Bu haber yayılırken, Yan Shu sekt liderliği konumunu ele geçirmişti. Cheng Yan Zhi’nin ölümüyle ilgili bazı şüpheleri olmasına rağmen, bir taziye mektubu göndermiş, meselenin detaylarını sormamıştı. Ama şimdi Xu Zhi Nan’ı görünce şüpheleri artmıştı, “Peki şimdi nerede?” diye sordu.
“Meng…Uçan Tüy Elçisi onu ve Yedi Yıldızlı Yaşamı Sürdürme Lambası’nı Chunyang Sekti’ne geri götürmeme yardım etti,” dedi Xu Zhi Nan, gözlerinde garip bir parıldama vardı ve bunu gizlemek için hafifçe öksürdü, “Bugünlerde, Yan Zhi’nin durumu eskisinden daha iyi, ama yine de Yedi Yıldızlı Yaşamı Sürdürme Lambası’ndan ayrılamıyor. Altın özü olmadığı için, normalden daha yavaş iyileşiyor. Bu yüzden biraz zaman alacaktır.”
“Öyleyse neden dış dünyaya onun öldüğünü söyledin?”
Xu Zhi Nan iç çekti, “Yedi Yıldızlı Yaşamı Sürdürme Lambası’ndan ne zaman ayrılabileceğini bilmiyordum ve bu, bir sır olarak kalmalıydı. Kardeşlerime ve onun ailesine bir açıklama yapmak zorundaydım, aklıma başka bir çözüm gelmemişti. Shizun’umun inzivadan çıkmasını bekliyorum, ne ceza verirse versin kabul edeceğim. Ama onu yalnızca Shizun kurtarabilir.”
Zong Zi Heng saygılı bir ses tonuyla yanıtladı, “Xu Dage gerçekten de sevgiye ve doğruluğa önem veriyor.”
Xu Zhi Nan kederle gülümsedi, “Yan Zhi’ye olanların suçlusu benim. Onu kurtarmıyorum, aslında kendimi kurtarıyorum.”
“Bu arada, Chen Xing Yong nerede?”
“Cangyu Sekti tarafından götürüldü.”
Zong Zi Heng gözlerini kırpıştırdı. O sıralarda Qi Meng Sheng’in küfür ettiğini duymuşlardı. Bu kadın gerçekten de sıradan biri değildi.
Zong Zi Heng’in ifadesini gören Xu Zhi Nan, ikisinin de aynı şeyi düşündüğünü biliyordu. Gülümsedi, “O, ah, Cangyu Sekti mensupları pek kurallara uymazlar. Ama zaten Chen Xing Yong canavarın teki, düzgün bir muameleyi hak ediyor mu ki? Günahlarından tövbe etmesi için Shizun’unun mezarına götürülüyor.”
“Haklısın,” dedi Zong Zi Heng, “O halde Yan Shu…”
Xu Zhi Nan’ın yüzü anında düştü, nefreti açıkça görülebiliyordu, “Wuyun Sekti’nin lideri oldu. Önceki liderin ölümü çok ani gelişti. Başlarına bir kaza gelmediği sürece efsuncular ömürlerini az çok tahmin ederler. Ama önceki lider henüz gelecek lideri atamamıştı bile, burnuma kötü kokular geliyor.”
“Jianghu’da da böyle söylentiler dolaşıyor, ama çoktan sekt lideri oldu. Bu yüzden bu meseleden şüphelenmenin artık bir anlamı kalmadı,” dedi Zong Zi Heng, “Şimdi böylesine büyük bir sekte hükmederken, gerçeği nasıl öğrenebiliriz?”
“Gerçeği öğrensek bile, masum olduğunu ve delillerin gerçek olmadığını iddia edebilir. Bu yüzden yapabileceğimiz bir şey yok,” dedi Xu Zhi Nan ve gözlerini kıstı, “Wuyun Sekti’nin itibarı kolayca sarsılamaz.”
Mevcut ölümsüz dünyada, Daming Zong Klanın’dan sonra, Wuling’in Wuyun Sekti, Shu Dağı’nın Wuliang Sekti, Jingzhou’nun Chunyang Sekti ve Kunlun’un Cangyu Sekti dört büyük sekt olarak yer alıyordu. Daming Zong Klanı’nın bile bu sektlere nazik davranması gerekiyordu. Geçen sefer Yan Shu yalnızca sekt kıdemlilerinden biriydi ve buna rağmen açıkça bir şey yapmaya cesaret edememişlerdi. Şimdi ise artık sekt lideri konumundaydı. Ona düşman olmak demek Wuyun Sekti’nin tamamını karşına almak anlamına geliyordu. Kim Wuyun Sekti’ne düşman olmaya cesaret edebilirdi ki?
“O zaman ne yapmak gerek?” diye sordu Zong Zi Heng ve yumruğunu sıktı, “Çoktandır vicdanını ve kalbini karartmış durumda. Artık istediği kadar kötülük yapabilir. Wuyun Sekti’nin lideri olduğuna göre, Cheng Zhen Ren gibi nice efsuncu yitip gidecek.”
“Doğru, ne pahasına olursa olsun durdurulması şart,” dedi Xu Zhi Nan, “Uçan Tüy Elçisi geldiğinde, bunu hep birlikte tartışacağız. Kesinlikle Jiaolong Meclisi’ne gelecektir. Wuling onun bölgesi olduğu için bir şey yapamayabilirdik ama Daming’de olduğumuz için şimdi avantajlı durumdayız.”
“Mn.”
O konuşurken, aniden dışarıdan gelen pembe ve beyaz renkli bir orkide içeri doğru süzüldü. Zong Zi Heng elini uzattı ve orkide doğrudan avucunun içine uçtu. Yapraklar havaya dağılırken, öfkeyle karışık bir ses duyuldu, “Heng Er, çabuk Qinghui Köşkü’ne dön!”
Bu annesiyle kendisinin kullandığı bir iletişim çiçeğiydi. İletişim büyüsü yapıldığı zaman yalnızca oğul ve anne birbirini duyabilirdi.
“Bu senin iletişim aracın mı?”
“Evet, annem bir şeyler olduğunu ve geri dönmem gerektiğini söyledi.”
“Cariye Shen’e saygılarımı ilet.”
“İleteceğim, teşekkürler.”
“Bu arada Zi Heng, akşam benimle içmek için saraydan dışarı çık. Luojinwu’dan çok iyi bir şarap getirdim.”
“Haha, tamamdır.”
Zong Zi Heng, sarayda neler olduğunu bilmiyordu. Daming Şehri’nin içinde kılıçla uçmaya izin verilmediğinden dolayı hızlıca geri koştu.
Qinghui Köşkü’ne döndüğünde, daha soluklanmadan Shen Shi Yao’nun öfkesine ve azarlamasına maruz kaldı, “Kafanın içinden neler geçiyor? İmparator sana çeşitli sektlerin mensuplarını karşılamaya gitmeni söyledi, sen Chunyang Sekti’ne mi gittin?”
Zong Zi Heng anlayamıyordu, “Anne, öfkelenme, Chunyang Sekti…sorun ne?”
“Sorun mu ne? Zong Zi Mo, Huaying Sekti’ni karşılamaya gitti, eminim çoktan Hua ailesinin gözüne girmiş ve kızlarıyla kaynaşmıştır bile!”
Zong Zi Heng bunu hiç düşünmemişti. Samimi bir tavırla cevapladı, “Bu oğulun ihmalkarlığı, ama eğer Erdi gitmek istediyse…onunla rekabet edemem.”
“Rekabet edemesen bile savaşmalısın,” dedi Shen Shi Yao ve sert bir şekilde Zong Zi Heng’e baktı, “Her neyse, İmparator şu anda seni zerre kadar umursamıyor. Bu Jiaolong Meclisi’nde efsun yolundaki kaderin belirlenecek. Şu anda tek görevin Hua ailesinin kızıyla yakınlaşmak. Onun seni sevmesini ve evlenmesini sağlayacaksın, anladın mı?”
Zong Zi Heng iç çekmeden edemedi. Bir zamanlar Hua Yu Xin ile ilgili hayaller kurmuştu, onunla evlenmeyi ummuştu ve efsanelerin söylediği kadar güzel olup olmadığını görmek istemişti. Ama bu saf umudu, annesinin baskıları ve İmparatoriçenin zulmü yüzünden yıpratılmıştı. Derinlerde bir yerde, kalbi belki de yalnızca Hua Yu Xin’e karşı değil, savaşmaya ve acımasız şeyler yapmaya karşı da bir direnç gösteriyordu.
“Hayır, zaten bir adım geridesin. Şimdi doğrudan yanlarına gidersen bu seni daha kötü gösterir,” dedi Shen Shi Yao ve kaşları hafifçe çatıldı, “Oğlum, çok dürüstsün ve kadınların dilinden hiç anlamıyorsun. Annen sana her şeyi öğretecek. Ben sana ne dersem onu yap. Böyle bir fırsatı kaçırmana asla izin vermeyeceğim.”
ÇN: Tanrım aklıma mukayyet ol, hayali bir karakterin saçını başını yolmak istiyorum